Herkesin hakkında malumat sahibi olduğu bir alandır eğitim. Kendince görüşü olduğu gibi temas noktaları da çoktur bir bakıma; ya kendisi sistemin içindedir ya da en yakındaki kişiler. Ülke olarak üstesinden kalkamadığımız sorunların çözüm noktasıdır aslında. Ama ne yazık ki belediyelerin pahalı ve kimse görmüyor diyerek kaçtığı alt yapı yatırımları gibidir eğitim. Açacağı felaketlerin telafisi mümkün olmayabilir çoğu zaman. Dünyanın en zor işidir bir bakıma insan yetiştirmek. Ama kazançları da bir o kadar fazla. Benim de bu konuda biriktirdiğim çözüm önerilerim var heybemde. Sistemin içinde yer alan ve mevcut sorunlarda devamlı mesai harcayan biri olarak dillendireyim. Sorunu çözmek için bazen en baştan başlamak lazım. Önce amacımız net olmalı sisteme dahil edip formatlayacağımız beyinlere yönelik. Biz önce iyi birer insan yetiştirmeliyiz, sonra iyi birer doktor, avukat, mühendis. Sayılarla uğraşmadan hesap cetvelleri oluşturmadan ama mümkün olan herkese dokunarak ilerleme
İnsanlığı hep şu üç sorun meşgul etmiştir: Kıtlık , salgınlar ve savaşlar . 1692-1694 yılları arasında Fransa’da 2.8 milyona yakın kişi açlıktan ölmüştür. Ancak günümüzde artık doğal kıtlıklar kalmadı sadece siyasi kıtlıklar var. Günümüzde birçok ülkede aşırı beslenme kıtlıktan daha ciddi bir sorun haline gelmiştir. Mart 1520’de Meksika’da 22 milyon insan yaşıyordu. Aralık ayına gelindiğinde 14 milyon insan hayattaydı. Çiçek virüsü ilk darbeydi. İspanyol efendiler yerlileri sömürerek ceplerini doldurmakla meşgulken grip, kızamık ve diğer bulaşıcı hastalıklar Meksika’yı birer birer vurdu. 1580’e gelindiğinde nüfus 2 milyonun altına düşmüştü. 1. ve 2. dünya savaşlarında milyonlarca insan öldü. Bakteri ve virüsleri yenmemizi sağlayan biyoteknoloji aynı zamanda insanların kendisini eşi benzeri görülmemiş bir tehdide dönüştürüyor. Hastalıkları tedavi etmeyi sağlayan ilaçlar, orduların ve/veya teröristlerin daha korkunç kıyamet alameti gibi hastalıklar yaratmasına imkan tan